Şehadet tarihi: 13 Ağustos 1982
Samsun’luydu. 25 Yaşında olup, ailece Ankara’nın Etlik Aşağıeğlence semtinde oturuyordu. İncirli Lisesi gece bölümü öğrencisiydi. 1980 öncesinde meydana gelen bazı olaylar sebebiyle yargılandığı 12 Eylül mahkemelerinde idam cezasına çarptırıldı…
Kapatıldığı Mamak Askeri Cezaevi’ndeki ölüm hücresinden sabaha karşı alınarak götürüldüğü Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nin infaz bahçesinde asılarak şehit edildi. Cenazesi Ankara Karşıyaka Asri Mezarlığı’na defnedildi…
* * *
SENİ VE HAKKINDA KARAR VERENLERİ UNUTMADIK !..
13 Ağustos 1982, Ali Bülent Orkan’ı sabah ezanıyla Mamak zindanlarından sehpaya yolcu ettiğimiz, yiğit gönüldaşımızın şehadet şerbetini içtiği unutulmayan bir gündür. Allah yolunda, sehpada can veren bu yiğit gardaşımız, bu yolda ne ilk ne de sonuncudur. Bu kervana katılmak için ben de gönül diliyle her zaman Mevla’ya yalvarıyorum. „Yarabbi, bana da Ali Bülent Orkan’ınki gibi şerefli bir ölüm nasip eyle…“
12 Eylül öncesinde zalimlerin, mürtedlerin, münafıkların, ateistlerin, komünistlerin günümüz Ebu Cehil’lerinin, Ebu Leheb’lerinin karşısında, sanki bir Hz. Hamza, bir Hz. Ömer gibiydin. Onların korkulu rüyalarıydın. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin. Eksikliğinle, fazlanla, eğrinle, doğrunla, Türk-İslam’a hizmetin ve o yolda sehpalarda can verişin seni bizlere unutturmuyor. Gönüllerimizde yaşıyorsun. Seninle gurur duyuyor, seninle övünüyoruz. Gönlümüzü serinleten, bizi hayata bağlayan bir pınar gibisin. Tarihteki şehit düşen bütün önemli şahsiyetler gibi adını altın harflerle yazırdın.
Dün omuz omuza idik. Aç, açık kaldık, susuz, uykusuz kaldık, işkencelerde „Allah, Allah” diye beraber inledik. Sen sehpada yağlı ilmikle yeni bir hayat bulurken, biz ölmeden diri diri zindanlara konduk. Gerçekte ise, ne sen, ne de bizler ölmedik. Bizi öldürdüklerini sananlar yanıldıklarını yavaş yavaş anlıyorlar ve daha da iyi anlayacaklar… Gerekirse kafalarına vura vura anlatacağız. Bizim inançlarımızı ve fikirlerimizi değil elbiselerimizi astıklarını gördüler.
12 Eylül’den sonraki, engizisyon mahkemelerindeki gibi zulmü şiar edinmiş, gırtlağına kadar içki dolu marksist zihniyetli yargıçları, seni idama mahkum edenleri, ettirenleri, kararına imza koyanları unutmadık. Olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemeleri “idam kararları çıkarmadan, inkilabımızın haklılığını ispatlayamayız” diyerek mahkemelere idam kararı verdiren, idam kararlarını onaylayıp infazını sağlayan, idam anında koltuğunda pürosunu tüttürürken, viskisini yudumlayarak oturan, şerefsizleri unutmadık. Allah onların nefesini bir gün bizim elimizle keser inşaallah.
Ya peki, 12 Eylül sonrasında bizlere insanlık dışı işkenceler yapan, C-5 odalarında attıkları kahkahalarla “Burada Allah yok, Peygamber izinde” diyerek kudurmuş itler gibi üzerimize saldırarak salyalarını akıtan katliam figüranlarını nasıl unuturuz!!!
Biz biliyoruz; seni, hangi kahpe döllerinin niye cezalandırdığını. Bütün aleme de ilan ediyoruz ve şunu söylüyoruz “Bilesiniz ki, birgün sıra bize de gelecek, bütün kinimizle ve sabırsızlıkla öcümüzü alacağımız o günü bekliyoruz.”.
İdamından önce yattığı Mamak zindanlarında; hakkımızda, rehabilitasyon fikirleri üreten, bu fikirleriyle seni idam ettiren, bizleri yıllarca zindanlarda tutturan şizofrenler, megaloman cüceler, paranoyak Amerikan uşakları, Hristiyan medeniyetinin Türkiye’deki aşağılık temsilcileri, akademik ünvanlılar, Türkiye’li Salman Rüşdiler, Ankara’nın göbeğinde en konforlu binalarda, viski kadehlerini tokuştururken cezaevlerindeki Ülkücülerin tedavisini konuşan hokkabazları unuttuysak yazıklar olsun bizlere…
Küffar seni suçlu bulup idam etti. Ama unutmasınlar biz onları Allah’ın adaletiyle yargılayacağız. Eğer seni adaletle yargılasalardı mağdur ve mazlum olduğunu değil ceza vermek madalyalar verilmesi gereken biri olduğunu anlayacaklardı. Ama karıncalı beyinler bunu anlayamadı. Batılın temsilcileri seni bilmeden, belki en güzel makamla ödüllendirdiler. Şehitlik nişanesiyle şereflendirip, seni sevdiklerine, Resulullah’ın yanına gönderdiler. İnançlı olsalardı böyle olduğunu bilir ve seni idam etmezlerdi… Bugün çok pişmanlar, ahlayıp vahlıyorlar. Biz niye böyle yaptık, nasıl yanıldık diye dövünüyorlar!…
Yiğidim! Güneşi balçıkla sıvayabilirler mi? Bunu yapmaya kalkıştılar! Hiç, İslam’a gönül vermiş onun askeri, onun hizmetkarını unutturabilirler mi? Hayır ellerindeki balçığı kendi yüzlerine bulaştırdılar. Allah bize onları daha kötü hallerde de, görmeyi nasip etsin.
Sevgili, nur yüzlü Ali Bülent; seni dualarımızla yad ediyoruz. Senin için, seninle, acı ve çile çeken aileni selamlıyor, hürmet ve sevgilerimizi bildiriyoruz. Her birimizi bir Ali Bülent Orkan olarak bilmelerini istiyoruz.
Osman Başer
* * *